4 Ekim 2009 Pazar

Sıradan Bir Ülke İstiyorum

Sıradanlaşmak... Hayatımızı içerisinde belki de köşe bucak kaçtığımız, bizi bulmasın diye paralar akıttığımız öcü. Neler yapmayız ki sıradanlaşmamak için. Mesela sadece hayatımıza renk katsın diye bir gram ortak noktamız olmayan insanların peşinden koşarız. Ya da duyduğumuzda tüylerimizi diken diken eden işlerin kurslarına gidebiliriz.
Peki neden sıradan bir ülke istiyorum? Nedeni çok basit. Korkuyorum. Bir ülke için sıradan olmamanın bedelinin ağırlığından korluyorum. En çok da sıradan olmayan ülkelerde çocukların öldüklerini gördükçe korkuyorum.
Bu ülke fazla nev-i şahsına münhasır bir ülke. Uzun yıllardır çözülemeyen sorunları var bu ülkenin. İlkokul 2. sınıftan itibaren bir öğrenciye problem çözmek öğretiliyor ama bu ülke öğrenmemekte inatçı. Anlayacağınız öğrenmeye pek niyetli değil. Bunun bedeli ne mi oluyor? Bu bedelleri eğitimsiz ailenin çocukları gibi biz çekiyoruz.
30 yıldır annelerinin kuzuları olan çocuklar ölüyor. Kimisinin üzerinde askeri üniforma kimisinin üzerinde de ne olduğu belirsiz kıyafetler. İkisi de birbirlerini öldürüyor. 40.000 çocuğunu birbirine öldürten başka bir ülke var mıdır acaba? Üstelik daha birkaç yıla kadar o kadar çok övünüyordu ki akan kanın miktarıyla... Akan kanı seyretmekti bu ülkenin şahsına münhasırlıklarından bir tanesi.
Bütün çocuklarını tek tip giydirmeye çalışıyor bu ülke. Hepsinin nüfus kağıdına aynı ismi görmekten aldığı hazzı hiçbir şeye değişemiyor. Bunun için Türk yazıyor ülkenin bütün çocuklarının nüfus kağıdındaki isim hanesinde. Çocuklardan birisi Agop dedikçe evden atıyor. Welat dedikçe kafasına vuruyor. Arada bir de aile içi şiddete karşı kampanyaları var. Niyeyse?
Bu babanın çocukları da bir tuhaf oldular. Kendi başlarına güvenleri hiç yok bu çocukların. Her şeye öcü demeye bayılıyorlar. Her şeyden o kadar korkuyorlar ki korkularını meşrulaştırmak için yalan söylemeye, isimler takmaya çok meraklılar. Mezar merakları ise tartışılmaz bile. Ölüden meden umuyorlar resmi dedikleri günlerde. Oysa dinleri ölüleri rahat bırakın diyor ama onlar nedense güçleri olsa canlandıracaklar rahmetliyi.
Silah sesine karşı da fetiş derecesinde takıntıları var. Silahı görünce gözlerini silahtan alamıyorlar. Silahı tutanı ise insanüstü görmeye çok meraklılar. Sanki silah insan işi değilmiş gibi. Bir de artık öyle kolaycı olmuşlar ki silahı görünce kendilerinin seçtiklerini bile hatırlamıyorlar. Silah ile seçmenin ne ilgisi mi var ? Bilmem ki...
Bazı kelimelerden vazgeçemiyorlar. Hukuk lafının yanına devlet'i eklemeyi çok seviyorlar. Hoşlarına gidiyor hukuk dedikten sonra devleti demek. Ötesi yok ama. Önce hukuk sonra devleti diyorlar. Demokrasi mi. O kadar okları var ama hiçbiri arasında yok. Bazı kelime grupları ile de araları iyi değil mesela. Sivil siyaset dendiği zaman boş boş bakıyorlar. Askeri vesayet deyince askeri kısmını anlayıp gerisini dinlemiyorlar. Sivilleşme derseniz yüzünüze bile bakmazlar.
Geçen seneyi tamamen mahalle baskısı diye bir şeyi tartışarak geçirdiler. Hem de ne tartışmadır. Görseniz dünyanın nasıl oluştuğunu açıkladılar. Sonunda ne mi oldu? Ülkenin ülke kadar şahsına münhasır kızı taktı başına çıktı sokaklara. En son Reina denen yerin kapısında görmüşler.
Bu ülkenin bir de bazı çocukları var ki diğerleri onların ismini duyunca 3 saniyede size onlar hakkında 33 yalan söyleyebiliyor. Favori yalanlar da hazır. Amerika denen bankadan para almışlar mesela. Ya da hocanın birinden vaaz. Bunlar genelde ilk iki söylenen ama daha neler neler var. İşin tuhafı bu çocukların hepsinin ortak yönü aynı. Diğerleri gibi değiller mesela sivilleşme dediğinizde sabah kadar sizinle konuşabiliyorlar. Ya da çocuklar ölmesin dediğinizde vicdanlarındaki hassasiyeti gösteriyorlar. Öldürenden de hesap sorabilecek çocuklar bunlar. 2007'de en delikanlısını diğerleri öldürdü. Sorsam belki doğal seleksiyon bile diyen çıkardı.
Bu ülkede kıyıda köşede kalanlar nasıl mı dayanıyor bu babaya, bu babanın kopyası çocuklarına? Seviyorlar. Sebepsiz ve koşulsuz seviyorlar bu ülkeyi. Hem de gitmemecesine. Öldürülen "ötekiyi" bu ülkenin toprağının en dibine gömmenin gururunu yaşıyor kıyıdakiler. Evet bu ülkenin ötekileri ölülerini gömdükleri için bile mutlu olabiliyorlar. Tuhaf.
Bu arada ülkenin ötekileri son yıllarda baya iş becerdiler. Avrupa Birliği denen rehabilitasyon merkezine doğru yol almaktalar. Bakalım bir 15 yılları var. En öteki denenlerin hakları konusunda da baya yol aldılar. Bu aralar iyice açmaya çalışıyorlar yolu. Hadi hayırlısı diyelim.
Adam olacak bu baba. Baba olmayı kendi istediğini anlayacak. Çocuklarının kendisinin varlık sebebi olduğunu anlayacak. Bakalım ne zaman??

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder