20 Kasım 2009 Cuma

UZUN AYRILIKLAR, KALEMSİZ DÜNYA...

Uzun zaman geçti en son blog yazım üzerinden. Neredeyse 1.5 ay önce Redd Babylon konserini yazmıştım blogda. Geçen bu süreci "yazınsal depresyon" olarak tanımladım bir anda kafamda. Yaşadığım, düşündüğüm çok şey vardı fakat hiçbirini toparlayıp bir yazı oluşturamadım. Çoğunu yarıda kesip yazınsal depresyonumun parçası yaptım.
Geçen üç hafta özellikle çok yoğundu. Bazen durup kendimin dayanma noktası neresi diye çok sordum. Bazen de kahve fincanına bakıp saat yönünün tersine karıştırmakla yükselttim dayanma noktamı. Geçen bu zamanda en çok düşündüklerim arasında zihnimde yarattığım dünyanın neresinde olduğumu sorguladım. Hiç şüphe yoktu ki zihnimdeki dünya yaşadığımdan çok daha iyiydi ama aslında aralarında o kadar da fark olmadığını anladım en sonda. Sadece bu daha gerçek öbürküsü daha naifti. Zihnimdeki dünyada her günün keyifli olacağı düşüncesiyle keyif kavramının içini boşaltmaya çalıştığımı anladım. Belki de esas mesele kavramlarla savaşmaktı. Buna karar veremedim ama kavramlara, peşinden koştuklarıma karşı Don Kişotluk yapmaya daha hazır değilim. Galiba hiçbir zaman da bunu istemeyeceğim.
Seyrettiğim birkaç film zihnimde yeni bir tartışmaya kapı araladı. Kısaca erkeklerin içi boş korkularını yansıtma biçimleri üzerine düşündüm. Fark etmiştim artık. Dünyada kendi idealinin biraz üstünde birisiyle karşılaşan erkekler karşılaştıklarına zarar verme eğilimine sahiptiler. Kendime bile açıklaması zor bir durum ama parçaları sağlam birleştirmiştim zihnimde. Bu zarar verme o kadar sinsiydi ki kedi-uzanılamayan ciğer konusu bile çok aleni kalıyor yanında. Sinsilik de var bunun içinde arkayı dönüp tüm güçle kaçmak da. Bazen acıyı aslında kendin çekiyormuş gibi göstermek de. Bu konu tahminlerime göre daha da devam edecek.
Türkçe dersinde 30 yaşındaymış gibi otobiyografi yazma konulu bir ödevimiz vardı. Hayatımda yaptığım en zevk aldığım ödevlerden birisi oldu. Yaşanmamış yılları kestirmek çok zor ama fark ettim ki pragmatist bir hesap sonucu olsa da hayatımın zorluk seviyesini, kaygılarımı oldukça arttırmışım. Hayatı öğrenmek mi yoksa korkmaya başlamak mı bilemiyorum ama artık 10 sene sonrayı düşünmeye başlamak yaşlılık belirtileri galiba :)
Bu yazı biraz da yazınsal depresyonumu attığımı kendime göstermek için yazıldı. Biraz daha toplu düşünebildiğimi açıklamış oldum kendime. Umarım blog yazılarına bu kadar uzun süre ara vermem bir daha. Verirsem bilin ki, arkasından gelecek bir şeyler ..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder