3 Eylül 2009 Perşembe

Ortaçgil'in Adam Ettiği Şarkılar ve Eylül Akşamı

Benim için öncelikle hiç planlarım arasında olmayan tesadüf ötesi bir tesadüf oldu 3 Eylül Ortaçgil İzmir Konseri. Müziğe bakış olarak nüans farkı dışında farkımız olmayan çok yakın bir arkadaşımın "abi akşama Ortaçgil konseri varmış gider miyiz?" demesi ve benim düşünmeden evet dememle başlayan bir konser macerası.
Türkiye'de bir ekol olmayı başarmış sayılı müzisyenler arasında olan Bülent Ortaçgil'in sakin kişiliği sanki konsere de yansımız gibiydi. Arkadaşlarımla konser başında en çok üzerinde konuştuğumuz konu hayatımızda geldiğimiz en "insanca" konserin bu konser olduğuydu. İnsanlar düzenle yerlerine oturmuş (ki ailece gelenlerin sayısı oldukça fazlaydı) konseri bekliyordu. İçki kuyrukları çok kısaydı ve her şey çok sakindi. Bu fazla olağanlığa Ortaşgil de katkıda bulunarak yaklaşık 4 dakika erken çıktı sahneye. Hepimiz artık hemfikirdik. Bir daha bundan daha "nizamlı" bir konsere gitme şansımız yoktu.
Şarkı geçişlerine bakıldığında Ortaçgil'in kafasında hazır bir playlist yoktu. İstediği gibi daha da doğrusu çalmak istediği için çaldığı bir konserdi. Hatta konserin ortalarında 3-5 saniyelik girişini yaptığı şarkıyı(Beyaz'ın Şarkısı) kesip "bunu kim biliyor?" diye sorduktan sonra seyirciden cevap alamayınca "iyi o zaman çalalım" demesi Ortaçgil büyüklüğünü en derinimize kadar hissettirmişti. Bununla beraber sürekli kendi şarkılarına dokundurmaları da Ortaçgil rahatlığını hepimize hissettirdi. Tüm bunlar olurken de şarkılar akıp gidiyordu.
Benim açımdan en anlamlı Ortaçgil şarkılarının başında gelen Eylül Akşamı'nın hissettirdikleri ise çok farklıydı. Kısa film gibi gözümün önünde akan sahneler eşliğinde İzmir'in insanın sinirlerini gevşeten daha da doğrusu aşkı koklatan havasında zihinmdeki kadın silüeti dolaşmaya başlamıştı. Zihnimde dolaşan tam anlamıyla bir kadın silüetiydi. Beyaz kıyafetinin içinde yumuşak hareketlerle zihnimin duvarlına aldırmayan o silüet. Peşinden düşmemin imkanı olmayan, ama yakalama imkanım da olan o silüet. Yakalama ihtimali var derken umut katsayısını arttırmak istemiyorum. Kendimi Quasimodo hissettiren Esmeralda silüeti de denebilir zihnimdekine.
Konserden çıkarken boğazımda yutkunmamı engelleyen Ortaçgil şarkıları hala çalmaktaydı. Aslında onların çalmaktan hiç vazgeçmeyeceğini teyit eden de Ortaçgil'in kendisiydi. "Hep 35 sene önceki şarkıları istiyorsunuz son albüm en az bilinen albüm" derken aslında 35 sene önceki şarkıların yutkunmamızı o kadar zamandır engellediğinden bahsediyordu. Sindiremedik ki 35 sene öncekileri Bülent Abi nasıl en yenileri yutmayı deneyelim ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder